Ege
Bölgesine Denizden Ulaşımda İstanbul İçin Ana Köprü Olan Bandırma Şimdi de Dördüncü
Sınaî “Hinterland” mı Oluyor?
Üç bin yıldan
beri bir yerleşim yeri olma özelliği ile Bandırma'yı, Gemlik ve Karabiga ile
birlikte Güney Marmara’da tarihsel olarak önem taşıyan üç ticaret limanından
biri olarak görmek yerinde olacaktır. Hatta konuya son yüzyıldaki ulaşım
çeşitliliği yönü ile bakıldığında Bandırma bunların içinde en önemlisi olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan,
tarihsel öneminin yanı sıra güncel öneminin de bugün sürmekte olduğunu belirtmeye
bile gerek yoktur. Bandırma Limanı
İstanbul için Güney Marmara ve Ege Bölgesi'ne olan ticari bağlantıda büyük önem
taşıyan yerdir. Bu kapsamda
Bandırma, İstanbul’dan gelip Güney Marmara ve Ege’ye yönelmiş olan yük ve yolcu
şeklindeki ulaşım gereksinimini bağlantısındaki kara ve demir yolu ile büyük
ölçüde karşılayan bir liman olarak İstanbul için hak ettiği ana köprü olma
özelliğini şimdilerde de sürdürmektedir.
Ayrıca Bandırma, Marmara Denizi'nin güney kıyısındaki bu
özgün konumunun yanı sıra liman özellikleri bakımından da bölgenin en uzun
rıhtımına ve teknik olarak da Türkiye'nin en büyük dökme yük depolama ve
elleçleme kapasitesi ile Bölge’de öne çıkmaktadır. Bu minvalde Bandırma Limanı, İstanbul ve Gemlik'ten
sonra Marmara Denizindeki üçüncü, ülkenin ise beşinci en büyük limanıdır.
Öte yandan Bandırma
Güney Marmara’nın Bursa’dan sonra en önemli sanayi kentidir. Sanayi tesisi
sayısında özellikle Bandırma Limanının gelişmesine paralel olarak önemli düzeyde
artış sağlanmış olmasının yanı sıra ürünlerde de çeşitlilik kaydedilmiştir.
Bandırma’da gelişmiş önemli ekonomik sektörler olarak kimya, tarım, gıda, su
ürünleri, yem sanayi, makine imalat sanayii ile mermercilik sayılabilir. Diğer
taraftan çok önemli bir maden olup Dünya istihracının üçte ikisi, üç Kuzey Batı
Anadolu ili olan Balıkesir, Bursa ve Kütahya’da gerçekleştirilen bor minerallerinin
önemli bir bölümünün işlenmesinin Bandırma’da yapılmakta olduğunu da vurgulamadan
geçmemek gerekir.
Bilindiği
gibi Türkiye imalat sanayiii üretiminin yarıdan fazlası Marmara Bölgesinde, özellikle
de İstanbul’dadır. Yurt kalkınmasının omurgası olan bu sektör tarihsel olarak halen
gelişme döneminde olup daha olgunlaşma aşamasına geçebilmiş değildir.
Öte yandan bilindiği
gibi, 19. Yüzyıl ortasında İstanbul’un iki kıtadaki uç noktaları olan Bakırköy
ve Hareke’de Osmanlı Sarayı ve Ordusu gereksinimlerini karşılamaya yönelik bir
hamle olarak başlatılan sanayileşme girişimi kısa sürede akamete uğrayarak
sönüp gitmiştir. Aradan dört kuşak
geçtikten sonra Cumhuriyet döneminde iktisadi devlet teşekkülleri şekli ile
yeniden düşünülen sanayileşme girişimi nihayetinde Anadolu’ya yayılarak
başarıya ulaşıp şimdikinin nüvesini oluşturmuştur. 20.
Yüzyıl’ın ikinci yarısındaysa devam eden iktisadi devletçiliğe paralel olarak
gelişen özel sektörle birlikte geçen 30 yılın sonunda KİT’lerin iki-üç katına ulaşmıştır. Ancak bu gelişme ‘80’lerden sonra bir kuşak sürecek olan kamu
iktisadi girişimlerinin tümüyle tasfiyesi ile son bulmuştur.
Buna karşın tüm
bu sanayileşme sürecinde ilk sanayi odağı olan İstanbul yakın coğrafyası
birincil ve ikincil kuşaklarla çevrelenerek gelişmeyi sürdürmüştür. İlk kuşak
Kocaeli olurken ikinci kuşak bölgeler olarak Tekirdağ ve Bursa ön plana
çıkmıştır. Böylece kalkınma kutupları bazında bakıldığında “İstanbul Sanayi
Kutbu”nun Kocaeli, Bursa ve Tekirdağ olmak üzere üç önemli sinai hinterlandının
olduğu görülür.
Kalkınma
coğrafyası yönü ile konu ele alındığında bölgeye İstanbul’un dördüncü bir hinterlandı
olarak Bandırma’nın eklenmesi ile Almanya’nın Ruhr Havzası’na veya
Kaliforniya’nın Silikon Vadisi’ne eşdeğer bir kalkınma konglomerasının ortaya
çıkacağını söylemek yanlış olmaz.
Hangisine
daha çok benzeyeceğimiz ise Bandırma’da önümüzdeki çeyrek yüzyılda kurulacak
işletmelerin türüne bağlı olacaktır.
Mustafa Özcan (16 Mayıs 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder