31 Aralık 2019 Salı

2020 YILINA GİRERKEN




YENİ YIL KUTLAMASI MESAJI

Acısıyla tatlısıyla yaşadığımız, 2019 yılını geride bırakıyoruz.

Önümüzdeki yılın, bölgemize, ülkemize, dünyamıza, barış, huzur ve sağlık getirmesini diliyoruz.

2019 yılında olduğu gibi 2020 yılında da, blogumuzda, bölgemizin kültürel yaşamına katkı sağlamaya devam edeceğiz.

Tüm okuyucularımızın Yeni Yılı hayırlı olsun.

25 Aralık 2019 Çarşamba

YEŞİL GÖNEN




YEŞİL GÖNEN  

Hazırlayan: Öğr.Gör.İzzet Fuat ONAR


Şifalı kaplıcaları,
Alacaoluk ve Babayaka kaleleriyle tarihe uzanan,
Termal turizmi, tertemiz havası ve verimli ovalarıyla geleceğe yönelen,

Yeşilin her tonunun görüldüğü zümrüt Gönen’i
Gidip görmeden,
Kaplıcalarının şifalı sularında yıkanmadan,
Aladağların meşe ve kayın ormanlarının büyüleyici güzelliğini hissetmeden,
Tertemiz havasını ciğerlerinize doldurmadan,
Denizkent’in sıcak kumlarından, Marmara’nın serin sularına girmeden,

GÖNEN’İ ANLAYAMAZ VE ANLATAMAZSINIZ.
ü 
Gönen’in bilinen ilk adı; ASEPSUS (AİSEPOS)
«Gönen çayının doğduğu yerden denize döküldüğü bölgeye AİSEPOS adı verilmiştir.»
ü  Gönen’in Bilinen bir diğer adı da; ARTEMEA
«Luwi dilinde kaynak halkının köyü, su şehri, Artemis yurdu anlamlarındadır.»
ü  Gönen adı Luwi dilindeki kawana sözcüğünden gelme olup, Koyun ülkesi anlamına gelmektedir.
ü  Gönen adı Germanonda ılıca anlamındadır.
ü  Gönen Türkçe kaynaklarda Rutubet, nem, yaşlık, sulak, rutubetli & bereketli toprak anlamına gelmektedir.
ü  Şahıs ismi olarak kullanıldığında Gönen Mutlu anlamındadır.
ü  Kaplıcaların çevresinde yapılan kazılar sırasında ortaya çıkan mozaikler, yazılı taşlar, sütun başlıkları, madeni paralar gibi tarihi eserler Gönen’in yerleşim yeri olarak kullanılmasının milattan öncesine dayandığını göstermektedir.
ü  M.Ö. 14. yüzyılda kurulduğu tahmin edilen ilçede, Osmanlı dönemine kadar, Truvalılar, İyonlar, Lidyalılar, Persler, Helenler, Bergama krallıkları, Roma ve Bizans devletlerine ait halklar yaşam sürdürmüşlerdir.
ü  Bu bölge 13. Yüzyılda Anadolu Selçuklu devletinin eline geçmiş, bu devletin dağılmasından sonra Karesi Beyliği yönetiminde kalmış ve nihayet 1334 yılında Osmanlı idaresine geçmiştir.
ü  İlçe Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra, Bolu yöresinden gelen Akçaali, Rüstem ve Malkoç beylerine ait aşiretlerin yerleşimiyle
ü     14. yüzyılın başlarında oluşmaya başlamıştır.
ü  1859 yılında Kırım ve Kafkasya'dan, 1877-1878 yılında Rumeli, Balkanlar ile Kafkaslardan gelen göçmenlerle yeni mahalleler kurulmuştur.(PLEVNE, TURNOVA, REŞADİYE, GÜNDOĞDU, ALTAY)
ü  Göçle gelenlerin bir kısmı ilçe merkezine bir kısmı da köylere yerleşmiştir.
ü  1382 yılına kadar Erdek kazasına bağlı iken, 1398 yılında müstakil kaza haline gelmiştir.
ü  1881 de ilçe olmuştur.
ü  1885 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur.
ü  1920 yılında Yunan işgaline uğramış,
ü  6 Eylül 1922 ‘de düşman işgalinden kurtarılmıştır.


18 Aralık 2019 Çarşamba

GÖNEN ANTİK ÇAĞ TARİHİ



ANTİK ÇAĞDA GÖNEN

BEŞİNCİ BÖLÜM

Derleyen; Gürol DEMİR



(Homeros – İliada XII. 190-193-194)
Leontes, ossat çekti sivri kılıcını
Kınından, kalabalığın içinden atıldı ileri,
Atiphanes’le geldi göğüs göğüse,
Sapladı göğsüne kılıcını,                                                                                                                                                   8
O da baş aşağı yıkıldı yere.
Sonra Memnon’u, İamenos’u, Orestesi hepsini yığdı bereketli toprağın üstüne

(Homeros – II. 77745-747)
O gün tek başına değildi o. Yanındaydı ARES’İN filizi. Leontus, Kaineusoğlu taşkın canlı Koronos. Onların buyruğunda kırk tane gemi var .

MYSİA:
(Strabon – Antik Anadolu coğrafyası )
Anadolunun kuzeybatısında, kuzeyde BİTHNİA, ve Propontis (Marmara Denizi), Güneyde LYDİA, Batıda Ege Denizi, Doğuda PHRYGİA ile sınırlanmış bölge.  Misyalıların dilleri bir bakıma LYDİA ve PHRYGİA dillerinin bir karışımıdır.
Tragya’dan gelen PHRYGİA’LILAR, Troia ve dolaylarını çevirerek burayı ele geçirince, bunlar da LYDİA’YA komşu olan Kaikos (Bakırçay) kaynağının üst tarafına yerleşmişlerdir.
  (Strabon VI. S.45)
TROİA savaşından sonra çeşitli değişiklikler bu günkü farklı duruma neden olmuştur. Çünkü çeşitli zamanlarda, çeşitli yöneticiler buralara sahip olmuşlar ve bazı kabileleri birleştirmişler, bazılarını da dağıtmışlardır.
  TROİA’NIN alınmasından sonra; LYDİA’LILAR, ve onlarla beraber AİOLİS’LİLER, İONİA’LILAR, ondan sonra da PERSLER ve MAKEDONyalılar ve son olarak da ROMA’LILAR buralara egemen olmuşlardır.

ARTEMEA :
(Bilge UMAR – Türkiyedeki Tarihsel Adlar )
Balıkseir iline bağlı ilçe merkezi Gönen’deki ılıcaların eski adı. (Ram Say S. 167)
Kaynaklar, pınarlar ARTEMİS ile bağlantılı sayıldığından, bu Şifalı İlçe kaynağı da ARTEMİS’İN kutlu yeri olarak görülüyordu.
Ancak Artemis adından türetilecek bir ad, ARTEMEA biçiminde olamaz ve A. Bailly’nin dev sözlüğü, eski Hellen dilinde ARTA –(u)MA,  ‘’Kaynak Halkının Köyü ‘’ anlamında ARTAMA iken, Helenleşme döneminde ARTEMİS ile bağlantılı imiş izlemini verecek biçimde ARTEMEA edilmiştir.
  ( Gürol Demir – Kaf Dağının İnsanları)
   M.Ö.1300 lerden itibaren adı geçen topluluklar, tanrısal temsilciler, adı geçen kahramanların isimlerine baktığımızda bunların çoğunun, Kafkas orijinli halklardan olduğu, daha doğrusu bir çoğu bu günde var olan ama kimsenin farkında olmadığı aile soyu isimleridir.  Hepsinin soylarını, ailelerini temsil eden aile damgaları vardır :  (Prof.Dr.AytekAKHAİA’LAR :  Prof. Dr. Aytek Namıtok – Çerkeslerin Kökeni)
Artemidoros’a göre AKHA’LAR Kerketlerin güneyinde, şimdiki Tuapse ve Soçi kentlerinin (Doğu Karadeniz kıyısı – Kafkasya) arasında uzayan yaklaşık 500 stadia ( 388 km. ) uzunluğundaki kıyıda yaşıyorlardı demektedir.
ARTEMİSİA : Doğumlarınyardımcıs, Akdeniz havzasının başta gelen Ana Tanrıçasıdır.
Diğedilnde; AR THA MAZE = Ay Tanrıçası anlamındadır.  AR=O, Tİ HA/THA= Kutsalımız, MAZE= Ay demektir.   Maze / MA bzı = dişiliği,  ĞHE/ Nesep, soy ifade eder. TIĞE = Güneş fakat Tanrılığın erkek soyunu temsil eder.
MA- Abhazca = Malik, sahip, haiz, bunlarla ilgili kavramı kapsar.

ZEUS : Mutlak kudret, ( Ze, zı = bir, ilk – Us = düzenleyen tertipleyen,hakim olan)        -  9 -

ARES  : (Gürol Demir/ Kaf Dağının İnsanları – B.ÖmerBeygua/Abhaz Mitolojisi) :Apsu/ Abhaz dilinde) Mars/ Mamers de denir.(ARIS = MARS= Savaş Tanrısı. AR = odu, savaşçılar, insanlar. ( dolaylı anlamı7 düşman) s (sı, ıs) = vurma, vuran ARIS= Odu vuran, MARIS (MARS) Düşman vuran- Tanrı (M-ARIS =M-ars = Tanrı ARIS= Abhaz savaş tanrısıdır.
ATHENA : Adiğe dilinde Ana Tanrıça anlamındadır. A= O, Ti HA = bizim kutsalımız, Na= anne anlamındadır. Bütünüyle ANA TANRIÇA anlamına gelmektedir.
ATİNA : Annemiz anlamındadır.
ATLAS : Yunan Mitolojisinde İAPETES ile KLYMENE’NİN 13 çocuğundan en güçlü olanıdır. Olympos’a saldırdığı için ZEUS tarafından Gök Kubbeyi omuzlarında taşımakla cezalandırılmıştır. Bu mitolojik dayanakta tıpta; kafatasını taşıyan ilk omura ATLAS adı verilmiştir. ATLASKER Kafkas asıllı ailedir. Aile damgası da bir yay üzerinde yarı yuvarlak, sanki dünyayı taşıyan gibidir.
PYRRHA :Yunan MitolojisindeEpimetheuslaPandora’nın kızı, Deuklaion’nun karısıdır.
Ortadoğu mitolojisinde Hava/Eva veya Nisa’ nın yerini tutar. Onlar da kadın anlamındadır.
PYRHA (Pirha) Abhazca’da  ilk insanlık kadını anlamında, bileşik olan Pı-r-ha, Pirhana ayni anlamı taşır.HellenDekaiion ile PYRRHA’nın oğludur.
KOLKHİDİ : İASON’UNArgonautlar seferinde gittiği ülke.
KOLKHİ =(Abhazca) Altın Külçesi, KUALKİ = Su içindeki Altın, Kolkhiti = Parça altım mamleketi,
Kolhide = Kolhiti’nin Yunancasıdır.
İDA ( Kaz Dağı) : Dardanos efsanesinin bir anlatımına göre Dardaro’un İDAİOS ve DİMOS adlarında iki oğlu olmuş. İDAİOS, Troia’nın güneyine dağın eteğine yerleşmiş bu dağa adını vermiş
TROİA : Adını Phrygia Kralı Erikthonioson’un  oğlu TROS’TAN almıştır.
LYKİA : Heredot’a göre Lykia’ların bugün oturduğu topraklar, eskiden Milyas’tı ve MilyaslılaraSolm’ler denirdi. Heredot’a göre Lykia’lılar isimlerini idarecileri Lykos’tan almıştı. Lyko; adiğece Lu oğlu demektir.
KARİA : Heredot’a göre KAR; Karia’ya ismini veren kişidir. LYDOS ve MYSOS’un kardeşidir.  Karia’lılar M.Ö. 2000 yıldan itibaren Güneybatı Anadolu’da yaşadıkları KARİA uygarlığını kurmuşlardır.
BİTHİNİA’LAR : Bithy’ler Trakya üzerinden kuzeybatı küçük ASİA’YA ( Anadolu) gelip  yerleşen kavimdir. Kafkas orijinlidir.
İON’LAR : M.Ö. 1200 lerde Batı Anadolu’da oluşturulan bir medeniyettir. Şehir Devletleri halinde yaşamışlardır. Kafkas asıllıdırlar.
THASSALİA : (Tesalya) Yunanistan’ın  kuzey kesiminde  yönetim bölgesidir. LARİSSA düzlüklerini içine alır.
KİKLAD : (Kiklades) M.Ö. 3000-2000 yılları arası erken tunç çağında kurulan medeniyettir. KİK; Thukyides’in yazdığına göre Minos’un ele geçirdiği KYKLADES adalar sakinleri olan KİKLER Kafkas asıllıdır.
KİKL’A DES = Adiğece KİKLER oturur, bulunur anlamındadır.
KORONİS :  Lapith’lerin kralı Phlegyas’ın kızı, Apollo’nun oğlu, Asklepios’un anası..
Kafkas asıllı KOROK ailesi verdır. KOR’OK Kor oğlu anlamına gelmektedir.                                                   -10




-BİTTİ-

11 Aralık 2019 Çarşamba

GÖNEN ANTİK ÇAĞ TARİHİ



ANTİK ÇAĞDA GÖNEN


Derleyen; Gürol DEMİR

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM



PANDAROS, kargıyla vurur Diomedes’i, ne var ki,                                                                                     6
Lykia’lıyiğitin kargısı delemez Akha’lının zırhını,
Tanrıça Athena’nın yönettiği Diomedes’in
Kargısıyla canını alır Pandaros’un.

Bu korkunç çarpışmada ise koruyucu Apollon Aineias’ı korumak zorundadır, kendi yetiştirdiği ünlü okçuyu feda etmekten başka çare bulamaz.

(İliada V.-275)
Lykaon’un alımlı oğlu seslendi, dedi ki;
‘’ Herkesi şaşırtan Tydeus’un yürekli, yiğit oğlu,
attığım acı ok sana boyun eğdirmedi, ama
kargımla deneyeceğim bir de ‘’
 Böyle dedi, uzun gölgeli kargısını salladı attı,
Teudosoğlu’nu (Diomedes) kalkanından vuru.
Tunç temren uçtu gitti, dayandı zırha.
Bağıdı Lykaon’un alımlı oğlu :
 ‘’ Vuruldun işte, bağrın delindi,
büyük bir ün verdin bana,
sanmam dayanasın uzun zaman ‘’
  Yaman Diomedes hiç sarsılmadı, dedi ki :
 ‘’ Yanlışın var, vuramadın beni,
ama iş bununla bitecek sanma,
biriniz yere düşmeden bırakmam sizi,
bırakmam kızgın Ares’i kana doyurmadan ‘’
  Böyle dedi, savurdu attı kargısını,
Athena yöneltti kargıyı buruna doğru, gözün alt yanına,
Kargı geçti ak dişlerini,
bükülmez tunç kesti dilin dibinden,
alt çenesinden çıkıverdi.
  Devrildi arabadan, çangırdadı üstünde nesi varsa,
çevik ayaklı atlar geriledi.
Olduğu yerde kesildi soluğu tükendi gücü.
  Kocaman Kargısı, kalkanıyla Aineias yere atladı,
Akhalar gelip götürmesinler diye ölüyü.
Gücüne güvenen arslan gibi dolaştı çevresinde,
öldürmek için yanıyordu karşısına çıkanı,
korkunç çığlıklar atıyordu.

AİNEİAS :
( Strabon XII –XIII –XIV sayfa 79)
Troia’lıları Hektor ve Aineias yönetiyordu. Dardanos’lularAnkhites’in yiğit oğlunun komutasında onları izliyordu. Ozan daima Troia’lıların  danışmanı Aineias diye bahseder.
AİNEİAS, Troia savaşından sonra toplayabildiği halkıyla Ege Denizine açılmış.  Vergilüs onunla ilgili AİNEİAS DESTANINI yazmıştır. Aineas birçok maceralı yolculuktan sonra orta İtalya’da Lat Prenslerinden birini kızıyla evlenmiş, Latinler ve devamında Roma İmparatorluğu doğmuştur.
( Bilge Umar – Türkiyedeki Tarihsel Adlar)
İlion destanında oldukça önemli yeri bulunan, Vergilüs’ün yapıtı Aeneisdestanında başrole çıkan Troia’lı yurtdaşımız bey oğlu; üstelik anası da tanrıça Aphorodite imiş.

AİSEPOS :
(Bilge Umar – Türkiyedeki Tarihsel Adlar)
GönenÇayı’nın Luwi/Pelasgos dilinden delme adının Helen ağzında büründüğü biçim.   7
(İliada II. 825)  Aisapa yani AİSA-PA  Aisa ırmağı olmalıdır.

Ayrı bir varsayım ise; isim Aison’dan dolayı verlimiş olabilir. AİS ismi; AltınpostArgonautlar seferini yapan İASON’un babasının adıdır.
(Argonautlar Destanı – 935 ) ..’’ Böylece kahramanlar Hellepontos’tan (Çanakkale Boğazı) geçişini tamamladılar’’..Destanda  Kapıdağını anlatırken  ‘’AİSEPOS ırmağının (Gönen Çayı) ötesine bulunmaktadır’’ denmektedir.
Yanlış anlaşılma ile gece yapılan savaşta, Kral Kyzkos ile çarpışmasında;
(Destan- 1030) ‘’ AİSON OĞLU sıçradı ve onu tam göğsünün ortasından vurdu’’ ifadesi vardır.
Aisan – Aysan soyu; yaklaşık 11, 12 değişik aile arması olan Kafkas orijinli ailedir, İsmi o nedenle almış olabilir.
Veya ASE – PSI  olarak yorumlanacak olursa beyaz ırkın atası sayılan Kafkas halklarından adigedilinde ; Sağlık- şifa suyu anlamına da gelmektedir.

MENNON :
Mitoloji Sözlüğü – Azra Erhat )
Troiasavaşına  Aityophia’dan gelerek katılan MEMNON. Şafak Tanrıça EOS ile,Troia kral soyundan TİTHONOS’UN oğludur.
MemnonTroia savaşının İlia’da da anlatılan bölümünün sonrasını ele alan ‘’ AİTHİOPİS’’ adlı destanın kahramanıdır. Yazarı Miletos’lu ARKTİNOS olan AİTHİOPİS DESTANI yitiktir.  Bulunabilirse o döneme ait birçok bilgiye ulaşılacağı aşikardır.
  İlk çağ plastik sanatının konu edindiği Memnon motifi, Marmara’ya dökülen  AİSEPOS, yani çayı ile ilgilidir. Her yıl Memnon’un kuşları Gönen Çayı ağzına gelir orada Memnon’a ağlarmış. Memnon’un savaşta ölen arkadaşlarının ruhlarını taşıyan, yahut da kendisinin küllerinden doğmuş bu kuşlar iki gruba ayrılır, birbirileriyle döğüşürlermiş. Çarpışmada ancak bir grup büsbütün yok olduktan sonra sona erermiş.
(Stabon – Antik Anadolu Coğrafyası- Dizin bölümü)
Memnon, Troia Savaşları sıarasında dayısı Priamos’un yardımına koşmuş ve savaşta ölmüştür.(amcası olmalı)
Troia ilk krallarından İLUS, İlia kurucularından, İLUS’UN oğlu LAOMEDAN ve Laomedan’ın oğlu, PRİAMOS
TİTHONOS :  (Titho = Tit oğlu demektir. – Adige dilinde)
(Azra Erhat – Mitoloji Sözlüğü)
Troia kralı LAOMEDAN’nın oğlu.  Priamos’un ağabeyi TİTHONOS çok yakışıklı bir gençmiş.
Şafak Tanrıça EOS onu AİTHEPHİO’YA  (Etopya) kaçırıp sarayına yerleştirmiş. Memnon’laEmathion adında iki oğulları olmuş. Şafak Tanrıçasının sevgilisine ölümsüzlüğü verdiği halde, sürekli gençliği bağışlamayı unutmasından dolayı, TİTHONOS  ihtiyarlıktan büzülüp küçülünce, EOS onu bir saraya kapatıp kimselere göstermez olmuş.
Güneşin ülkesi sayılan Aithiophia’daEOS’un da oğlu sayılan MEMNON  kral olmuş. TROİA savaşına gelip katılınca, savaşta LEONTEUS tarafından öldürülür. (Leonteus – Koronos’un oğlu, Teselyalı önder)



4 Aralık 2019 Çarşamba

ANTİK ÇAĞDA GÖNEN


ANTİK ÇAĞDA GÖNEN

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Derleyen; Gürol DEMİR


(Agamemnon ; Menelaos’un ağabeyi Miken kralıdır.)
Ares’in sevdiği Menelaos’ta  dondu kaldı, ama
okun kirişiyle sivrileri dışarda baktı ki ;
yüreği girdi yeniden göğsüne, açıldı içi.
Kral Agamemnon, Menelaos’u tuttu elinden,
konuştu boğuk boğuk hıçkırarak,
karşıladı dostları onu hıçkırıklarla:

‘’ Demek bu anlaşmayı sen ölesin, diye yaptım kardeşim,
Troia’lılara karşı AKHA’ların önüne kodum seni.
İşte çiğnediler anlaşmamızı, vurdular seni.
Kurbanların kanı boşa gitti sayılmaz, ama
arı şaraplar, el sıkışmalar boşa gitti sayılmaz.
Şimdi bir şeye karışmasa da Olympos’lu,
er geç bir gün el koyar,
kendi başları, karıları, çocuklarıyla ödetir onlara,
ben kafamla, yüreğimle iyi biliyorum bunu,
bir gün gelir yok olur kutsal İLİON.
                                                                                                                                                                                        5    

(Pandaros’un ölümüne doğru)
(İliada V.165-175)
Aineias kargı savaşına doğru yürüdü
Tanrıya benzer PANDAROS’U aradı.
Buldu Lykaon’un kusursuz güçlü oğlunu,
Geldi onula göz göze, dedi ki ;
‘’ Hani Pandaros, yayın nerede ?
Kanatlı okların, ünün hani?
Burada seninle boy ölçüşecek tek yiğit yok,
senden üstünüm diye övünemez, Lykia’da tek kişi.
Kaldır ellerini, Zeus’a yalvar yakar hadi,
at okunu şu adamın üstüne,
bak nasıl da kasıp kavurdu ortalığı,
Troia’lılara nice yıkımlar getirdi,
nice soylu yiğitleri getirdi dize,
yoksa kurbanlar kesilmedi diye
Troia’lılara bir tanrı mı öfkelendi ne ?
Ezer geçer, dinlemez tanrı öfkesi ‘’

(İliada V. 193)
Atlarım, arabam da yok ki bineyim.
Ama Lykaon’un sarayında (Zeleia’da) on bir araba durur,
yepisyeni kız gibi arabalar,
örtüler serilmiş üzerlerine,
her araba önünde iki tane at,
kızılca buğday, ak arpa yiyen atlar,
kargı atan yaşlı Lykaon demişti bana
çıktığım gün derli toplu evinden,
atlara arabaya bin demişti,
önderlik et zorlu savaşta Troia’lılara,
atları düşündüm de dinlemedim onu
-Dinleseydim ne iyi olurdu
edemezler, dedim, karınlarını doyurmadan
düşmanla kuşanmış insanlar arasında
yemsiz kalmasınlar dedim.
Bıraktım onları, İlion’a yaya geldim,
güvenmiştim yayıma.
Oysa yayım hiç yaramayacakmış işime.
Bir gün dönersem yurduma,
gözlerimle görürsem toprağımı, karımı,
yüksek çatılı büyük evimi görürsem,
gelsin o gün koparsın bir yabancı adam,
şu oku elimle kırıp atmazsam yanan ateşe
benimle boş yer gelmiş o.
   Karşılık verdi Aineias, Troia’lıların önderi, dedi ki :
‘’ Öyle deme, ikimiz, atlarımız arabalarımızla,
Elde kargı, karşı gelip şu adam,
gücümüzü denediğimiz zamana dek böyle bu.
Hadi sen gel bin arabama, görsün Diomedes Tros’un atlarını.
( DiomedesArgos Kralı)



27 Kasım 2019 Çarşamba

ANTİK ÇAĞDA GÖNEN

Antik Çağda Gönen 

İkinci Bölüm

Derleyen; GÜROL DEMİR


ZELEİA : ( Bige Umar – Türkiye’deki tarihsel adlar)
‘’ Mysia kenti, İliada!da ( II-823, IV. 103, 121) anılmasından, pek eski olduğu bellidir. Biga – Gönen yolu üzerinde, Gönen’in 12 km. kadar kuzeybatısında, Sarıköy’ün ve sözü geçen yolun bitişiğindeki orta yükseklikteki tepenin yamaçlarında idi.
ZELEİA şehrinin anlamı LUWİ dilinde ve ardılı dillerde ‘’ZELA – ZELE = GEÇİT –BOĞAZ’’ anlamındadır.  İA eki ise yeri belli eden, ülkeler için de kullanılan ait olan da anlamında bir takıdır. ( Türkiye – Turkia, Çekolovakia, Japonıa vb. gibi) Türkiye’deki Göller Bölgesinin ismi PSİDİA dır. Adige dilinde PSI su anlamımda, IA ise yeri belli eden takı yani SU BÖLGESİ anlamındadır.
LYKAO’dan; ( Strabon s.78 dizin bölümünde ) Troıa Kralı Piamos’unHekabe’den olan 17 çocuğundan biri olarak bahsedilir. Pandaros’ta LYKAON’UN oğlu olduğuna göre  Troia Kralı Priamos’un torunu olduğunu da kabul edebiliriz.
(Homeros II.325)
Tanrısal Aleksandros (Paris), güzel saçlı Helene’nin kocası,
güzel silahlarını kuşandı;
önce taktı bilekleri gümüş halkalı dizliklerini,
sonra kapladı göğsünü, kardeşi LYKAON’UN zırhıyla
tastamam geldi bu zırh ona..
( İliada XXI. 80)  Ama erleri süren Apollon
Peleusoğlu’nunkarşısına  Aineias’ı dikti,
Soylu bir güç koydu yüreğine,
SeiniPriamosoğlu LYKAON’A benzetmişti,

LYKAON: Troia savaşında Akhilles tarafından öldürülür.Troia’lılara karşı savaşan patroklos öldükten sonra, onu çok seven Akhilleus savaşa katılır. Skamandoros kıyısında (Küçük Menderes) öldürüp ırmağa attığı kurbanlardan biri de LYKAON’DUR.

PANDAROS: Pandaros’un adı İliada’daTroas bölgesine yerleşmiş Lykia’lıların önderi olarak geçer.  İdadağının eteğinde ZELEİA kentinden gelmiş ünlü bir okçudur. Pandaros’un babası Lykaon’dur.
Pandaros’unTroıa savaşına katılışı şöyleanlatılr.
(İliada II. 824)
..Sonra ZELİA’da oturanlar gelir. İda’nın ta dibine
Aisepos’un kara sularını içen zengin Troia’lılar.
Başlarında Lykaon’un oğlu ünlü PANDAROS’tur.
Apollon kendisi vermiştir Pandaros’a yayını

Pandoros’u tanrı Apollon’un koruduğu, yiğidin Akha yiğidi Diomedes’e meydan okurken söylediği sözlerden belli
( İliada V.102)
Ulu canlı Troia’lılar, atları mahmuzlayan erler kalkın,
vuruldu işte Akhaların en yiğidi
Lykia’dan çıktığımda yola,
Zeus’un oğlu gerçekten sürdüyse beni öne,
Sanmam dayansın zorlu okuma bu adam.

(İliada IV. 85-105)
Athene’deTroia’lıların kalabalığına karıştı
girdi Anteneroğlu güçlü kargıcıLaodokos’un kılığına,
aradı belki bulurum diye tanrıya benzer PANDAROS’U,
kusursuz, güçlü Lykaon’un oğlunu buldu ayakta,
çevresinde kalkan taşıyan sıra erler.
Aiesepos akıntılarından gelmişlerdi hepsi de.
Durdu yanında, söyledi ona şu kanatlı sözleri ;
‘’ LYKAON’UN yiğit oğlu, dinler misin beni,
tez giden bir ok atar mısın Menelaos’a, nasıl,
Troia’lıların gönlünü ününü kazanmak var işin içinde,
hoşnut etmek var en başta Kral Aleksandros’u.
Atreusoğlu yiğit Menelaos boyun eğince senin okunla,
acı dolu bir odun yığınına serilince,
sen önce ondan alırsın değerli armağanları.
Hadi dit, ünlü Menelaos’a at bir ok,
Sonra yurduna, kutsal ZELEİA kentine  dönüşünde
değerli kurbanlar kesmeyi ada, ilk kuzulardan,
ün salmış okçu Lykia’lıApolln’a ‘’
Athena böyle dedi, aklını çeldi o akılsızın.
( Menelaos; Troıa savaşına neden olan, Paris’in ‘’Aleksandrosun ‘’ kaçırdığı
Helene’nin kocası, Lakedaiman- Sparta kralı)
Pandaros gerdi yaban teke boynuzundan parlak yayını ;
Bir zamanlar pusuda dururken o,
bir kayadan atladığını görmüştü tekenin
vurmuştu göğsünden onu.
Boynuzları bir bir yapıştırmıştı bir cila ustası
bir güzel düzeltmiş, altın kanca takmıştı ucuna.

Pandaros toprağa daydı gerdi yayı,
sonra yere bıraktı onu usulcana.
Soylu arkadaşları kalkanlarını tutuyorlardı önünde,
Akha’ların cenkçi oğulları saldırmasınlar diye,
Atreusoğu yiğit Menelaos’u vurmadan o.
Kaldırdı okluğun kapağını Pandaros tam o sıra,                                                                                                         3                                                                                                                
hiç atılmamış kanatlı bir ok çıkardı,
kara acılar kaynağıydı bu ok.
Kirişin üzerine yerleştirdi zehirli oku.
Yurduna kutsal ZELEİA kentine dönüşünde
Değerli kurbanlar kesmeyi adadı, ilk kuzulardan,
ün salmış okçu Apollon’a.
Oku arka kanatlarından, kirişinden tuttu,
yaklaştırdı kirişi memesine, demiri yaya,
yusyuvarlak gerilince gıcırdadı koca yay,
kiriş inledi, sivri ok fırladı birden,
uçtu kalabalığa doğru vınlaya vınlaya.

Ama unutmadılar seni Menelos, ölümsüz mutlu tanrılar.
Zeus’un doyumluk dağıtan kızı en başta,
durdu senin önünde, önledi sivri oku,
tatlı uykuya dalan çocuğundan
bir sineği nasıl kovarsa ana,
öylece onu senin elinden uzak tuttu.
Kuşakta, altın tozundan kavuştuğu yere itti onu Athena,
İki kat zırha değdi yakıcı ok,
çarptı sımsıkı kayışa, geçti oymalı kemeri,
deldi çok işlenmiş zırhı sonra,
deldi geçti son engeli de,
kargılara karşı etini koruyan karınlığı en son.
Ok ete girdi sıyırdı bir parça.
Kara bir kam akıverdi yaradan.
Maionia’lı ya da Karia’lı bir kadın
nasıl kızıla boyarsa benek benek fildişini,
hani o fildişi avurtluk olur atlara,
saklar kadın onu evinde bir köşede,
kullanmak ister bu avurtluğu bir sürü atlı,
oysa yalnız krallara yaraşır bir süstür o,
bir onurdur hem ata, hem onu sürene,
işte tıpkı o fildişi gibi, ey Menelaos,
biçimli bacakların, güzel bileklerin boyandı kana.
Erlerin başbuğu AGAMEMNON dondu kaldı
Yaradan akan kanı görünce kara kanı.

21 Kasım 2019 Perşembe

GÖNEN ANTİK ÇAĞ TARİHİ


(Derleyen Gürol Demir)
 1. Bölüm

Günümüze ulaşan Gönen ile ilgili bilgi veren Antikçağ yazılı kaynakları: Homeros’unİliada Destanı, Heredotos’unHeredot Tarihi, Strabon’un Antik Anadolu Coğrafyası, Mitoloji Hakkında bilgiler içeren Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü, Bilge Umar’ın Türkiye’deki Tarihsel adlar, isimli araştırma kaynak kitaplarıdır.

DARDANOS: Atlas’ın kızı Elektra ile Zeus’un oğlu DARDANOS, Samontrhake (Semadirek) adasında kardeşi İASON ile birlikte yaşarmış, ( İason, AİSON’un babası. AisonArgonautlar seferinde altın postu Kolhidiya’ya ( Abhazya) giden ekibin şefi)
Dardanos adada yaşarken kardeşi İason ölüyor, bilahare adayı su basınca, bir sal üstünde karşıki kıyıya, yani Anadolu toprağına göçmek zorunda kalmış. Orada kral olan TEUKER, bölgenin en büyük ırmağı Skamandros’aadını veren Skamadros ile en büyük dağı İda’ya adını veren İDALA’nın oğluymuş.
TEUKER kızı BATLEİA’yı Dardanos’a vermiş ve öldükten sonra da tahtını.
Dardanos; kendi adını taşıyan bir şehir kurmuş. Bugün Çanakkale’nin biraz ötesinde TROIA yolunda Dardanos Tepesi diye bir tepe gösterilir. Dardanos, Teuker ölüp bölgeye kral olduktan sonra bütün bölgeye DARDANOS adı verilmiş. Dardanos böylece Troia kral soyunun atası sayılmış.
Dardanos soyunun gelişmesi İliada’da AİNEİAS’ın ağzından şöyle anlatılır.
(İliada XX.215)
Bulut devşiren Zeus, baba oldu ilkin Dardanos’a
Dardanos kurdu DARDANİE’yi,
Ölümlü insanların büyük kenti yoktu ovada,
Dardanos’lular çok pınarlı İDA’nın eteklerinde otururlardı.
Dardanos’tan ERİKHTONİOS doğdu, kral oldu,
en varlıklı adamı oldu ölümlü insanların.
On bin kısrağı otlardı çayırlarda,
Erikhtonios’tan TROS doğdu, TROIA’nın kralı.

KARKABOS: Kuzey Yunanistan’da Trakya ve Makedonya bölgelerine hüküm süren Triopas’ın oğlu. Triopas öyle zalim bir zorbaymış ki Karkabos, yurdunu kurtarmak için babasını öldürmek zorunda kalmış, sonra da suçundan arınmak için kral Tros’un yanına sığınmış. Troıa kralları ona toprak vermişler, o da ZELEİA diye bir şehir kurmuş, orada yerleşmiş. Bu nedenle KARKABOS hem ZELEİA’NIN kurucusu, hem de hem de TROIA savaşında Troıa’lılardan yana kahramanca çarpışan PANDORAS’IN atası sayılır.

ZELEİA :  (Strabon XIII kitap S.80)  İda Dağı’nın kuzey yamaçlarında bir zamanlar Amazon’ların
(A mazenı / ay anneleri – adige dilinde) da oturduğu bir kent.                                              2                                                         ZeleiaAisepos’un denize döküldüğü yerden yaklaşık seksen stadia ve Kyzikos’tan 990 stadia uzaklıkta, İda Dağının eteklerine en uca kurulmuştur.  (80 stadia= 6.208 km./ 990 stadia =70.840 km.dir)

Pandaros’a tabi olan ve içinde ZELEİA’nın bulunduğu LYKİA’yı kuzeye doğru ‘’ ikinci orak söyler’’ ve onlar ki ZELEİA’DA İDA Dağının son eteklerinde yaşadılar, zengin insanlar, Aisopos’un karanlık sularından içen TROİA’LILAR diye söz eder.

Strabon (XII-9, S.80) İliada Homeros’tan alıntı yaparak; Ida Dağı eteklerinde Zeleia’da yaşayanlar, Aisopos’un kara sularından içen APHNE’LER, Troia’lılar bunları da Lykaon’un şanlı oğlu PANDORAS tarafından yönetilmektedir.
Bahsedilen coğrafi ölçülere ve Zeleia isminin anlamına da bakıldığında bu yer bu günkü İskender köprüsünün bulunduğu yer ve her iki yakasıdır. Dikkatle incelendiğinde her iki yakada da tarihi kalıntılar vardır. Demek oluyor ki; şehir Karkabos tarafında kurulduğuna göre, ‘’ Büyük İskender’in Karabiga’da yaptığı Granikos savaşında elde etti zafer M.Ö 334 tür.’’  Dokuz yıl süren Troia Savaşı ise M.Ö 1184 -1190 yılları olarak düşünülüyor.  Pandoras, Karkabos’un torunu olduğuna göre Zelia’nın kuruluşunu tahminen Troia savaşından 50 yıl kadar geriye götürürsek, 1250 yılları olar. Demek ki köprü ve şehir, İskender’den 910 yıl öncesinde de var. Roma döneminde, Osmanlı döneminde yenilenmiş olabilir. O dönem çok önemli bir geçit. Trakya yönünden gelenler için veya Anadolu’dan Trakya tarafına geçmek isteyenler için Marmara ve Kuzeybatı Anadolu’ya kestirme ve rahat başka geçit yok.


13 Kasım 2019 Çarşamba

KARESİ SANCAĞINDAKİ ORMANLAR, KARESİ VİLAYETİNE MAHSUS SALNAMEDEN ALINTIDIR



KARESİ SANCAĞINDAKİ ORMANLAR

Balıkesir kazası içindeki ormanların sahası yaklaşık sekiz yüz elli bin dönümdür. En önemlileri Sulariye, Madre, Kelendros, ve Turfal kıtaları olup bunların yanında Gülçal Ormanı da anılmaya değerdir. İşbu ormanlardan Balya ve Fırat nahiyeleri içinde bulunan Solariye ve Gülçal ormanları ak ve kızıl meşe, gürgen ve diğer ağaçları içine alarak üç yüz bin dönüm genişliğinde ve Marmara Denizi sahillerine on on beş saat uzaklıktadır.  Gövdesi değişik çapta çeşitli kereste imaline sağlam ağaçlar var ve yolları her tarafından araba yoluna uygunsa da ihracatı yoktur. Kesim ve imalatı, yurt içinde kullanılmak üzere sınırlandırılmış bulunan ve Balıkesir ve Bandırma kasabalarında satılmakta olunan bina kerestesi ve çift aygıtlarıyla odun kömürden ibarettir.
Solariye Dağının batak ve ılıca tarafında iki uygun su hazarı üretimi olan bina tahtası Balıkesir kasabasına taşınıp ulaştırılır. İvrindi nahiyesinde olan Madere Ormanı ak ve kızıl ve karaçam ve kestane ağaçlarını içermekte olup alanı yaklaşık iki yüz elli bin dönümdür.   İç ihtiyaçlar için kesilmekte ve harcanmakta olunan ağaçlardan başka olarak oralarda var olan birkaç marangozhane üretimi Aydın vilayeti içinde Bergama kasabasına ve Dikili İskelesi yoluyla dışarıya aktarılır. Kestane ağaçlarının elde edildiği yerde olan kasaba halkı tarafından toplanarak öteye beriye ulaştırılıp satılmakla bunlardan özel emirlerle uygun vergisi alınır. Anılan Madere Ormanı içinde on onbeş bin hayvan çobanlığına yetecek güzel havadar bir yaylak olup Kemer ve Emrudabad kaza ve nahiyelerinde oturanlar yaz günlerinde hayvanlarını buraya getirip otlatırlar. Yine anılan nahiyede Musluk Dağı üzerinde iki yüz orman bölgesi daha vardır ki; kapladığı ağaçların cinsi çoğunlukla ak, kara ve kızılçamla biraz da meşeden ibaret olup yolları sarp ve düzensiz bir halde ve sahile on on iki saat uzaklıkta bulunduğundan ihracatı yoktur.
Kepsut nahiyesinde var olan Kelendros ve Turfal Dağı ormanları iki yüz yirmi bin dönümden ibaret olarak çoğunlukla ak, karaçam ve bir az da meşe ağaçlarını kaplar. Kesimi az olup suya dayanıklı odunun imal ve ihraç edildiği yapı tahtasının bir kısmı Hüdavendigar Vilayeti içinde bulunan Kirmasti kasabasına bir kısmı Balıkesir’e aktarılır ve satılır. Bu ormanda da çok güzel bir yaylak olup civarda oturan Yörükler Orman İdaresine ödeme yaptıkları bir bedel karşılığında hayvanlarını yaz mevsiminde burada otlatırlar. İşbu orman sahile on on dört saat uzaklıktadır. Nahiye içinde bulunan Palamut Dağı ormanı otuz bin dönüm olarak Palamut meşesiyle diğer cins meşe ağaçlarıyla kaplıdır. Palamut elde edilmesi eski usullerle civarında bulunan köy halkı tarafından toplanarak satılır. Sonra İzmir ve Bandırma iskelelerine ulaştırılarak oralardan da dışarı yollanır.
Bandırma kazasında bulunan ormanlar, Sularıyla sıra dağlarının Manyas nahiyesine yakın düşen kesimlik ormanlar olup yaklaşık yüz elli bin dönümdür. Sahile uzaklığı da on on beş saatten ibarettir. Büyük ve küçük meşe ağaçlarını, gürgen ve diğer ağaçlarını kaplamakta olan işbu orman bölgesi işleme ve yakacak için sınırlandırılmıştır. Bandırma’ya gönderilen keresteler de dışarıya gönderilmeyip orada kullanılır ve satılır. Yolları araba ve diğer nakliye araçlarının hareketine uygun ve komşu köylerde bulunan halkı kereste işlemesinde yetenekli oldukları halde ihracatı yoktur.
Gönen kazasında olan Aladağ ve Gürgen ormanlarının alanı altı yüz elli bin dönümdür. Sahile uzaklığı da on beş yirmi saattir. Çeşitli kereste, gemi ve bina kerestesiyle trors ve Foça tahtası imaline uygun gövdesi çok olmak üzere ak kızıl meşe ağaçlarıyla bir miktar çam ağacı ve diğer ağaçlar bulunmaktadır. Bu ormanlardan bir zaman tersane ve Tophane-i Amire için keresteyle Foça tahtası işlenip çıkarılmışsa da tersane ve Tophane-i Amire ihtiyacı keresteler şimdilerde Biga sancağı dağlarından kesilip elde edilmektedir. Bu ormanlara yakın köylerin halkı kereste elde eder ve her çeşit kereste işlenmesinde yeteneklidir. Yolları nakliye araçlarından başka araba yolculuğuna da uygun bulunduğu gibi ormanlar arasından geçerek Marmara Denizine akmakta olan Gönen Nehri aracılığıyla ürünlerin nakli ve ihracı mümkündür.  Ama sermaye sahipleri ve tüccar tarafından ağaçların satın alınması yönüyle ihracatı azdır. İç harcamalara özel olan kesimler çeşitli keresteyle yakacaktan ve suya dayanıklı ahşabın işlendiği tahtalardan ibarettir.


23 Ekim 2019 Çarşamba

KARESİ VİLAYETİNE MAHSUS SALNAME



2.BÖLÜM


Karesi Sancağı içinde birkaç mahalde sağlığa faydalı kaplıca ve ılıcalar vardır. Bu da toprakların volkanik olduğuna delalet eden görünür işaretlerdendir. 
Karesi Vilayeti Karesi ve Biga Sancaklarına bölünmüş olup Karesi Sancağına sonradan katılan kazalar, nahiyelerle beraber Giresun, İvrindi, Fırat, Balat (Balat sonradan vilayet merkezine alınmıştır.) Balya, Kepsut, vilayet merkezi olan Balıkesir, nahiyelerle beraber Marmara İmralı (Emir Ali) Paşalimanı, Kapıdağı, Erdek, nahiyeleriyle beraber Edincik, Manyas, Bandırma, Gönen, nahiyeleriyle beraber Emrutabat, Ünye, Edremit, Ayvalık, Kemer Edremit, Bigadiç ve Sındırgıdır.
Biga sancağının kazaları da; nahiyeleriyle beraber Erenköy, Liva merkezi olan Kala-yı Sultaniye; nahiyeleriyle beraber Bayramiş, Kumkale, Ezinee (Kazdağı Pazar); Ayvacık(Kızılcatuzla), nahiyeleriyle beraber Dimetoka, Çan, Biga, Lâpseki kazalarıdır.


Vilayetin genel nüfusu erkekler, kadınlar, Müslüman, Müslüman olmayan, yerli ve yabancı 397689 olup 280373 adedi Karesi Sancağında 117316 adedi Biga Sancağındadır.

Vilayetin topraklarının zirai kabiliyeti yüksek olup her çeşit hububat yetiştirilir. Endüstri mahsullerinden afyon ve pamuk Balıkesir ve çevresi güneyinde, Keten ile kenevir Manyas ve Gönen yönlerinde kaliteli ekilmektedir.

Önceleri Balıkesir çevresinde kök boya ve alçiçek çok ekilmekteyse de Avrupa’ca değeri azalınca iş bu faydalı ziraat terk edilmiştir. 

Vilayet madenler yönünden çok zengin olup simli kurşun, borasit, simli altın, krom, manganez, bakır, linyit ve demir madenleri varsa da tamamı işletilerek faydalanılmıyor. Bu da filyonların (maden damarları) azlığından çıkarma masraflarının çok para tutmasından ileri gelmektedir. Yalnız Balıkesir’e bağlı Fırat nahiyesinde Sultançayırı adlı yerde olan borasit madeni Mösyö Hanson ve Domazor Kumpanyası tarafından işletilerek tamamen faydalanılıyor. Yine anılan kazaya bağlı Balya Nahiyesinde Kocagümüş adlı simli kurşun madeninde kazı işlemleri devam olunup yıllık çıkarılan bin tonu aşan cevherler Edremit içindeki Akça İskelesi vasıtasıyla Avrupa’ya taşınmaktadır.

Vilayetin genel ormanlarının sahası dört milyon dönümü aşmakta olup bunun iki milyon yedi yüz bin dönümü Karesi Sancağındadır. Fakat Biga Sancağının ormanlarından taşıma için Menderes çayından faydalanıldığından ihracat fazladır.



1 Ekim 2019 Salı

KARESİ VİLAYETİNE MAHSUS SALNAME




Hicri 1305 Miladi 1887 tarihli Karesi Vilayetine Mahsus Salname'nin Abdullah Yılmazca günümüz diline kazandırılmış bölümlerindendir.

Salname; Vilayet Salnameleri Mukaddime bölümünde bahsedildiği gibi ait oldukları vilayetlerin mülkiye, askeriye, ilmiye ve adliye kuruluşlarının resmi coğrafya, iklim, nüfus, ziraat, maden ve yıllık takvim benzeri bilimsel, gayrı resmi bilgileri içeren bir faydalı eserlerdir.

VİLAYET HAKKINDA GENEL BİLGİLER
1.       BÖLÜM

Karesi Vilayeti kuzeyden Marmara, batıdan Çanakkale Boğazı ve Adalar Denizi ile sınırlı ve doğudan Hüdavendigar, güneyden Aydın Vilayetleriyle sınırları birdir.
Vilayet dairesinin eski adı Mysia olup Olimpos (Keşiş) Dağından Karadeniz sahiline ve Bergama yöresine kadar uzamış olarak bütün Marmara Denizi sahillerini ve Lidya (Bugün aydın ve Saruhan çevresi)ne kadar Çanakkale Boğazı dışını kaplıyordu. Mysia’nın eskiden beri bölünmüş olduğu çeşitli sınır içlerinden “Truvada” Antik Çağda gayet meşhur olup Mysia’nın sahil yerlerini içine alarak başkenti İlium (Truva) şehriydi. Truva’nın yeri Yunanlı şair Homeros’un İlyada adlı kasidesindeki tarifleri esas alarak (1873) tarihinde Almanyalı Doktor (Hanri Şalmın)ın yerine getirdiği araştırmalarda Çanakkale Boğazı dışında olan ve şimdi “Pınarbaşı” denilen yer olduğu şüphe kalmayacak surette anlaşılmıştır. Arkasından Medlilerin, Yunanlıların ve Romalıların eline geçti. Bazen de bağımsız idare edildi ve sonraları Doğu Roma İmparatorluğunun yönetimine girdi. İşbu yöre, her yönüyle dünyaya ezici silahıyla titretmekte olan Osmanlı Devletini kurmak kaderini karşılamak üzere yüce dedelerimiz padişah ve halkıyla beraber Anadolu’ya hicret ettiği esnada, Selçukluların idaresi altında bulunuyordu.
(699) Hicri yılında Selçuklu Devleti son bulunca bu yöre dahi Selçuklu Emirlerinden Kara İsa’nın elinde kalmıştı. İşte Karesi sözü bu addan meydana gelmiştir. Fakat çok az zaman sonra buraları diğer komşu yerler gibi Osmanlıya geçti.
Vilayet, toprakların doğal durumu bakımından kısmen Marmara ve kısmen Adalar Denizi eğiminde olmuştur. Yani suları adı geçen yere doğru akmaktadır.
İklimi, karasal ve denizsel olarak bir yönden Hüdavendigar ve diğer yönden Adalar Denizi iklimindedir.  Daha çok yerlerinin kış mevsimleri İstanbul ikliminin kış mevsiminden yumuşak ise de yaz mevsimleri çok sıcaktır. Balıkesir Ovasının kış ve yaz mevsimleri Trabzon ikliminin kış ve yaz mevsimleri gibi olup ortalama sıcaklık 14 ile 17 derece arasında değişir. Balat yöresinde kışın çok kar yağar. Yazları ayvalık ve Edremit sahilleri Afrika kıtasından gelen sıcak ve yakıcı rüzgarların etkisi altında bulunup .ok sıcaktır. Yalnız kuzey batı tarafından esen İmbat (Nim-i batıdan bozulmuştur) rüzgarları havayı serinletir. Hatta ayvalık yöresine kar yağdığı ender olup kışları kuru soğuklar ile geçer. Vilayetin jeolojik oluşumuna gelince; Kapıdağı yarım adasının kuzey sahilleri, Kale-i Sultaniyeden akmakta olan Sarıçay ile Karanlıkdere sularının havzalarıyla Menderes, Tuzla, Koççayı havzalarının büyük kısmı ve Truva (Pınarbaşı yöresi) arazisi Balıkesir kasabasının batı tarafında Karadere ve Kazdağı sularının yüksek kısımlarında bulunur.  Karabel, Balya, Pazarköy, Müstecab, İvrindi, Kocagümüş Maden, Avşar kasabaları çevresi, Balıkesir Ovasının kuzey ve kuzey doğu kıyısındaki yüksek yerler, Bigadiç Ovasının doğu tarafı hep volkanik arazidir. Dağlar çoğunlukla graniti olup ilk ve asıl topraklardandır.  Kömür arazisi yok gibidir.  Tebeşir toprağı oluşumuna nadiren rastlanır. Yalnız Balya bölgesinde Orhanlar kasabasında zengince bir tebeşir madeni bulunmuştur.

13 Eylül 2019 Cuma

BANDIRMA ON YEDİ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI BANDIRMA VE ÇEVRESİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ ÖZETLERİ 17-18-19 Eylül 2018 tarihli yayınlanmış bildiri


                                      MİLLİ MÜCADELEDE GÖNEN

                                               Dr. Öğr. Üyesi Recep ÇELİK*

ÖZET;

Gönen konumu itibariyle milli mücadelenin önemli bir eşik taşı olmuştur. İzmir’in Yunanlılarca işgali sonrası Yunanlıların iç bölgelere de ilerleme ihtimali üzerine Balıkesir’de bölgesel kongreler düzenlenmiş, Gönen de buraya temsilciler göndermiştir.
Gönen’de milli kıpırdanmalar Biga’da olduğu gibi Kazım (Özalp)  Beyin telgraf ve telkinleriyle 10 Eylül 1919’da belediye binasında yapılan toplantı sonunda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. Cemiyete reis olarak Emekli Binbaşı Kazım Bey ve üyeliklere de Gönen’in önde gelen eşrafı ve Müftü Şevket Efendi seçilmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine Balıkesir Heyet-i Merkezi Reisi Vehbi Bey Gönen’e gelmiş ve Çarşı Camiinde yaptığı konuşmada halkı teşkilatlanmaya teşvik etmiş ve bunun üzerine bekçi teşkilatı kurularak Gönen’in muhafazası sağlanmaya çalışılmıştır.
Gönen Müftüsü Şevket Efendi ve arkadaşları halkı milli mukavemete teşvik etmişlerdir. Bu çalışmalar İngilizlerin gözünden kaçmamış ve Ahmet Anzavur’u bölgeyi işgale yönlendirmişler ve tahrikler üzerine Gönen Ahmet Anzavur’un işgal ve yağmasına uğramıştır. Bu yağmada ilk hedef Gönen Müftüsü Şevket Efendi seçilmiş ve müftü efendiyi susturma yoluna gitmişler. Şevket Efendi 4Nisan 1920 tarihinde evinden alınarak Gerenler bağına götürülüp şehit edilmiştir.
Bu hadise Gönen’de çok büyük üzüntüye yol açmıştır. Buna rağmen yılmadan çalışan halk milli kuvvetlerin de yardımıyla önce Anzavur’u bölgeden atmıştır. Fakat bunun akabinde yine İngilizlerin yardımıyla bölgeye gelen Yunanlılar’ın hükümet konağına bayrak çekmesi halk tarafından protesto edilmiştir. Yunanlıların zulmünden kaçan halkın yaşadığı sıkıntılar, şehirde kalan halka yaptıkları zulümler ve Yunanlıların Gönen’den çıkarılması bu tebliğde ele alınacaktır.

Anahtar kelimeler; Gönen, Milli Mücadele, Ahmet Anzavur, Yunanlılar, İngilizler, Müftü Şevket Efendi

*Yalova Üniversitesi, İİBF Sosyal Hizmet Bölümü