8 Mart 2023 Çarşamba

OSMANLIDA İLK KADIN AKTİVİSTLERDEN ULVİYE MELVAN CİVELEK


                                               İsmail Hakkı Konar

1893 tarihinde Balıkesir ili Gönen ilçesi Hacıvelioba köyünde doğmuştur. Kafkas göçmeni olan bir ailenin çocuğu olduğundan sıkıntılı bir yaşam içerisinde iken aile yakınlarının önerisi ile Osmanlı sarayına saray içi hizmetlerde yetiştirilmek üzere İstanbul’a gönderilmiştir.

Saray adabını ve eğitimini burada almıştır.13 yaşında iken 2.Abdulhamit’in üvey kardeşi olan 70 yaşındaki Hulusi Efendi ile 1906 yılında evlendirilmiştir. Bu evlilik eşinin ölümü nedeniyle 7 yıl sürmüştür.

Daha sonra Serbesti gazetesi sahibi Melvanzade Rıfat ile evlenmiştir. Eşinin matbaası olması nedeniyle 4 Nisan 1913 te “Kadınlar dünyası ”isimli dergiyi kurmuştur.28mayıs 1913 de Kadınların eğitim, istihdam ve kıyafet haklarını iyileştirmek amaçlı “OSMANLI MÜDAFAA-İ HUKUK-I NİSYAN CEMİYETİ isimli derneği kurarak kadınların haklarını savunma girişimlerini başlatmıştır.

Önceleri bu dernek sadece Müslüman kadın üyelerden oluşmakta iken sonrasında bu derneği Osmanlıda yaşayan azınlık kadınlarının da üye olması sağlanmıştır.

Bu dergi 100 sayı kadar günlük yayınlandıktan sonra haftalık yayınlanmaya başlamıştır.108. Sayısından sonra bu dergide yayınladığı yazılarında eşinin soyadını da ekleyerek Ulviye Melvan ismi ile yazılarını yayınlamaya başlamıştır.

Kadınlar Dünyası dergisini diğer dergilerden ayıran en önemli farkı dergide çalışanların ve yazarlarının tümünün kadın olması idi.Bu derginin bir diğer önemli yanı ise Osmanlıda ilk kez Müslüman kadınların fotoğrafını yayınlayan dergi olması idi.

Ulviye Melvan, dergide yayınladığı yazılarında ağırlıklı olarak kadınlara eğitim hakkının tanınması, iş yerlerinde eşit ücret almaları, memuriyet hakkı tanınması, kadınların peçe yerine başörtüsü kullanmalarına yönlendirilmesi konusuna ağırlık vermiştir.

Yazıları kamuoyunda etkin olmaya başladığında ilk kez yedi kadın PTT de işe başlamışlardır. Ayrıca kadınların yüksek eğitim göreceği İnas Darülfünunu 1914 yılında kurulmuştur.

Yine dergi Fransızca da sayılar çıkartarak Avrupa’daki Kadın Hakları Savunucuları ile yayınlık kurma yoluna gitmiştir.

Kurtuluş Savaşı ile dergi sıkıntılı anlar yaşamaya başlamış Ulviye Melvan, dergiyi 1921 yılına kadar yönetmiştir.

Ulviye Melvan eşi Rıfatzade Melvan’ın, Kurtuluş Savaşı karşıtı yazıları ve düşman ile işbirlikçi girişimleri nedeni ile 28 Mayıs 1924 yılında çıkarılan 1064 sayılı kanunla Türk vatandaşlığından çıkartılan yüzellilikler arasında sürgün edilmiştir.

Ulviye Melvan, bu nedenle eşinden boşandı ve öğrenci yurdu işletmeye başladı. Yurt işletmeciliği yaparken tanıştığı Antakyalı Doktor Ali Muharrem Civelek ile ailesinin karşı çıkmasına rağmen 1931 yılında evlenip Antakya’ya yerleşti.

Ulviye Civelek evliliklerinden çocuğu olmamıştır. Lütfiye isimli bir çocuğu evlatlık olarak sahiplenmiştir.9 Nisan 1964 de öldü. Mezarı Antakya Asri Mezarlığındadır. Mezarına Kadınlar Konseyi tarafından bir hatıra levhası asılmıştır.

Eşi Dr. Ali Muharrem Civelek Kırıkhan’da 1967 yılında Ulviye Civelek adına bir kütüphane kurmuştur. Kırıkhan’da adı bir sokağa adı verilmiştir. Bir de adına çeşme yaptırılmıştır.

Gönen de de adı bir caddeye verilmiştir.

Ulviye Civelek adına birçok araştırma yazısı ve kitap yayınlanmıştır. İstanbul Kadın Müzesinde de adına bir bölüm ayrılmıştır. Burada yayınladığı dergiler ve fotoğrafları sergilenmektedir.

YAZILARINDAN SEÇMELER

"Kadınların hayatını kendi kazanmasına engel olanların bir bahaneleri de, kadınların tahsilsiz ve tecrübesiz olduklarıdır. Acaba ticaret ile hayatını kazanan erkekler, ticaret mektebi mezunu mu? Yoksa yüksek tahsil mi yapmışlar? Yüzde sekseninin okuma-yazma bilmediği meydandadır!" (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan "Kadınlar iş Bekliyor", Kadınlar Dünyası, No. 157,19 Şubat 1921, s. 2, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent.

Kadınlar Dünyası dergisindeki orijinal metin

Kadınların hayatlarını kazanmasına mani olanların bir bahaneleri de, kadınların cehalet ve tecrübesizlikleridir. Acaba ticaret ile temin-i maişet eden erkekler, ticaret mektebinden mi neşet [doğmak, ortaya çıkmak] etmişlerdir, Yoksa tahsil-i âli mi görmüşlerdir? Yüzde sekseninin okuma-yazma bilmediği meydandadır! (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Kadınlar iş Bekliyor", Kadınlar Dünyası, No. 157, 19 Şubat 1921, s. 2. Aktaran Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul, 2011, 3. Baskı, s. 373.

"Kadınlar çalışma hayatında ve çalışma hayatının her dalında görünmeye başlayınca ve yenmiş haklarını geri almak için biraz da seslerini yükselterek, bu yolda yavaş ilerlense de muhakkak kazanma kararlılığını da gösterince, bir kısım erkekler telaşa düştüler; ekmeklerinin, maaşlarının kısmen de olsa ellerinden kayarak, kadınlara geçeceği duygusuna kapıldılar. Bu telaş, bu çırpınma acaba güçsüzlük nedeniyle midir? Yoksa kendine güvenememekten midir?"

Kadınlar Dünyası'nın 164. sayısında Posta-Telgraf Nezareti'ne alınan kadınların maaşlarının azlığından yakınmış zam istemiştim. Bir kısım erkekler bu basit dileğimden nedense ürkmüşler; tüm memurluk alanını ve memurluk işlerini, kadınların işgal edeceğini ve sonunda kendilerinin elleri böğürlerinde aç kalacakları kararına varmışlar. Ve hatta bazı erkekler, işi dergimize mektuplar yazarak yardım istemeye kadar bile vardırarak, zayıflıklarını da gösterdiler. Biz bu mektupları tabii ki, özel bir dikkatle okuyoruz ve böylece erkek ruhunu ve karakterini daha iyi inceleyebiliyor ve anlayabiliyoruz. Bu mektuplardan bir tanesi, gerçekten merhametimize dokundu. Kadın ruhu ya, acıdık ve teselli etmek istiyoruz.

Feminizmin gayesi yalnız kadınlığın hayatını değil, kadınlıkla beraber erkeklerin hayatını da düzenlemektir. Ve her ikisini de, insan olmaları nedeniyle daha rahat ve daha mesut yaşatmaktır.

İyi eğitim yapmış, bilgisiyle, becerisiyle ve zekâsıyla işini güzelce yöneten ve gelecekte de bir eş ile yaşayacak ve evlatlarını da yaşatacak bir kız, neden sahip olduğu kabiliyetlere uygun bir maaş aramasın ve istemesin de, senelerini boş yere geçirsin? Ve aldığı maaş bilgisiyle, becerisiyle, zekâsıyla ve işiyle aynı ayarda olmayınca neden feryat etmesin; sussun ve miskin miskin otursun? İşte azizim, feminizm bu miskinliği kabul edemez." (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Düşünüyorum", Kadınlar Dünyası, 22 Mart 1918, no. 166, s. 2, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent

Kadınlar Dünyası dergisindeki orijinal metin

Kadınlık hayat-i mesaide, hayat-i mesainin her şubesinde görünmeye başlayınca, mağsub [gasp edilmis] haklarını istirdad [geri almak] yolunda bir az da sesini çıkarıp muhakkak davasını tedrici olsa da kazanacağı ilamını gösterince, bir kısım erkekler telaşa düşdüler; ekmeklerinin, maaşlarının kısmen olsa da ellerinden gideceğini, kadınlara intikal edeceğini zan etmeğe başladılar. Bu telaş, bu çırpınma acaba zaif iradeden değil midir? Şahsi teşebbüse güvenememezlikden değil midir?

Kadınlar Dünyası'nın 164. sayısında Posta-Telgraf Nezareti'ne alınan kadınların maaşlarının azlığından yakınmış zam istemiştim. Bir kısım erkekler bu basit temennimden nedense ürkmüşler; saha-i memuriyet ve mesaiyi, kadınların hemen hemen istilâ edeceklerine ve nihayet kendilerinin elleri böğürlerinde aç kalacaklarına hükm ediyormuşlar ve hatta bazıları bize mektuplar yazarak istimdada [yardım istemek] kadar kalkışıp bütün bütün zaif iradelerini göstermişlerdir. Biz bu mektupları tabii bir dikkat-i mahsusa okuyoruz ve erkek ruh ve seciyesini bunlar ile bir derece daha tedkik ve tahlil eyliyoruz. Bu mektuplardan bir tanesi, doğrusu ya merhametimizi celp etti. Kadın ruhu bu ya, acıdık ve teselli etmek istedik.

Feminizmin gayesi yalnız kadınlığın hayatının değil, kadınlıkla beraber erkeklerin dahi hayatını tanzim etmek ve her ikisini, insan olmak itibarıyla daha müreffeh ve daha mesut yaşatmaktır.

İyi tahsil görmüş, ilim ile irfan ile zekâ ile memuriyetini hüsn-ü idare etmekte olan ve istikbalde bir refik ile yaşayacak ve evlatlarını yaşatacak bir kız, neden iktidarı ile mütenasib bir maaş aramasın, istemesin, seneleri beyhude sayıb imrar eylesin [geçirme] ve taleb edeceği maaşı ilmiyle, irfanıyla, zekâsıyla, işiyle mütenasib bulamaynıca neden feryat etmesin; sussun ve meskenet [miskinlik, tembellik] göstersin? İşte azizim, 'feminizm' bu meskeneti kabul edemez. (Ulviye Mevlan) Ulviye Mevlan, "Düşünüyorum ", Kadınlar Dünyası, 22 Mart 1918, no. 166, s. 2. Aktaran Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul, 2011, 3. Baskı, ss. 373-374.

Kadınlar Dünyası Dergisi

• 1. Sayı:4 Nisan 1913

• Son sayı:21 Mayıs 1921

• Tiraj:3000 üzerinde

• Derginin sahibi: Nuriye Ulviye Hanım

• Derginin amacı: Üzüntüyle boyun eğen ve hiç bir işe yaramayan hayatımızın artık gelişmesinin ve aydınlanmasının gereği konusunda devamlı düşünüyordum. İlerlemek ve yükselmek için hem pratik cesaretin hem de ruhsal cesaretin, başka bir deyişle çağdaş kişiliğin önemi konusundaki düşüncelerim artık iyice olgunlaşmıştı. İçinde yaşadığımız uyanış devrinin ve kurulan toplumun temelini oluşturan sosyal bilimlerin ışığında, (kadınların ilerlemesi için) gerekli olan (adımları) cesaretle gerçekleştirecek bir gazete çıkarmaya giriştim. (Ulviye Mevlan, Kadınlar Dünyası imzası ile "Terakkiye Doğru", Kadınlar Dünyası, 8 Nisan 1329 (1913), no. 5, s. 2-3, günümüz Türkçesine aktaran Meral Akkent) Kadınlar Dünyası dergisindeki orjinal metin "Mateme bir inkiyad-ı esiraneye [matemli bir boyun eğmeye] mahkûm bi-sud [boş, faydasız] hayatımızım taayyün [meydana çıkma] ve tenevvür [aydınlanma] etmesi lüzumu, fikrimizin

en mühim mevkilerini işgal ediyordu. Terakki ve teali için cesaret-i maddiye ve maneviyyenin, tabir-i diğerle [başka bir deyişle] şahsiye-i medeniyenin derece-i vücûbu [önem derecesi] nazarlarımızda gereği gibi büyüdü. Yaşadığımız devr-i intibahı, teşekkül eden cemiyetleri tertip eden ictimaatı nazar-ı dikkate alarak iktisab-ı cüretle, ihtiyacımıza muvaffak bir gazete neşrine teşebbüs ettik." (Kadınlar Dünyası imzası ile "Terakkiye Doğru", Kadınlar Dünyası, 8 Nisan 1329 (1913), no. 5, s. 2-3. Aktaran Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, İstanbul2011, 3. Baskı, sf46

 

Osmanlı Tarihi Ve Tarihin Paradigmik İlkeleri -Xxvıı-

 

 

                                                 Mustafa ÖZCAN

 

 

 

Bu ve bir sonraki denemede daha öncekilerden biraz farklı olarak tarihin paradigmalarını tabandan yukarıya gitmek şeklinde bir arayış olarak beşerî kaynakların özelliklerinde bulmaya çalışacağım. Dizinin öncekilerinde olduğu gibi şimdi de ipuçları bulmak için konuyu Osmanlı ile Batı Avrupa’nın yeni bir karşılaştırması mahiyeti ile ilgili toplumların sosyo-kültürel özgünlükleri bağlamında Anadolu vBatı insanının sosyal davranış tipolojilerindeki farklılıklarını kategorik düzlemde incelemeyi deneyeceğim. Ayrıca konuyu diyakronik olarak irdeleyerek böylece bütünsel (holistik) yaklaşım sağlamış olmakla da daha bilimsel olmayı umut ediyorum.

Farklı insan gruplarının davranışları, zaman/mekânın diyakronik parametresi bağlamında, diğer bir deyişle, tarih ve coğrafyayı temsilen zaman/mekân ikicil değişkeni bağlamında kronolojik akış ile karşılaştırmalı olarak incelenmesi yeni bir tarz olarak ortaya çıkmış bir tarihyazım yaklaşımıdır. Tarihyazımı, yöntemin sanatsala mı, yoksa bilimsele mi daha yakın olduğuna göre akademik camiada historiografi veya historioloji (metahistorigrafi) olarak adlandırılır (1).

***

Bu gibi sosyal tarih araştırmalarında en verimli tarihi belge kaynağı olarak halen özgün bir yazın türü haline gelmiş olan gezgin (seyyah) anısı izlenimleri kabul görmektedir. Tarihte gezginler olarak tanınan kişilerin geçmiş zamanlarda yapmış olduğu dış ülke gezileri esnasındaki gözlemlerinden oluşan bu tür anılar seyahat edebiyatı olarak adlandırılmaktadır. Böylece oluşmuş gezi yazınının sonuçta pek çok tarihsel-sosyal inceleme ye konu olmuş olması da bunların ne denli verimli kaynak belgeler olduğunu kanıtlamaktadır.

Yazıya dökülmüş olsun veya olmasın bu gezilerin amaçları ağırlıklı olarak, İlkçağ’ da Thales ve öğrencisi Pisagor için bilimsel bilgi , Ortaçağ ’da Marko Polo için ülkesel ve teknik bilgi iken, Yeniçağ ile birlikte doğal kaynak sömürüsü ne yönelmiş Batı Avrupalı fatihler içinse kolonizasyondur. Ve böylece bu hedef ile artık geziler edebiyat olmaktan çıkıp coğrafi keşiflere dönüşmüştür.

Sonuç olarak, tarihin derinliklerinden beri süre gelen inceleme gezisi olgusunun, yerküresel bütünleşme sürecinin, yani bugünkü ekonomi ve iletişime yönelmiş olan halinin tanımı ile küreselleşme diye adlandırılmaktadır. Bu şekli ile de gezi olgusunun, küreselleşmenin kökenindeki çığır açan, öteki bir deyişle de seminal etmen olan husus olduğunu belirmekte yarar vardır.

***

Burada, bu doğrultudaki gezi yazınında incelenmek istenen insan davranışları olduğundan, anlatı metninden beklenen şey, ev sahibi ülke insanının konuk gezgin insan ile karşı karşıya geldiğinde iki farklı anlayışı açığa vuran diyalektik çelişkili insani davranışlara dair gözlemlere sahip olmasıdır.

Ancak bu nitelikteki bir örnek-olay (vak’a) incelemesi durumunda olması gereken şey belge kaynağındaki gezgin anlatısının, yeterince eski bir geçmiş zamana ait ve temasının da ziyaret edilen ülkedeki insan topluluğunun davranış özelliklerini temsile sahip olmasıdır. Bir saptama olarak ifade etmek gerekirse, burada sosyal davranışlara zemin oluşturan anlayışların karşılaştırılması söz konusu olduğundan ilgili yazının zamanda en az yüz yılı bulan bir geçmişe sahip olması kabulü uygun bir ölçüt olacaktır.

***

Şimdi burada, konunun incelenme bakımından yeterliliği içinse insan davranışları boyutunda diğer önemli bir yanı olan özgünlük hususunun da mercek altına almadan karşılaştırma yapmaya geçmemek gerekir diye düşünüyorum.

İnsan davranışları konusunun bilimsel ıra kazanması sürecinde bir yüz yıla varan geçmişine bakıldığında bilimler içinde ilk aşamada sosyal psikolojinin müfredatı olarak yer aldığı görülür. Sonraları kişilik psikoloji adı altında ayrı bir disiplin haline gelip ve ardından da sosyal kimlik boyutu konusunun ele alınması ile insan davranışları dalı olması, şimdilerdeyse en genel yanıyla etolojinin üst kimliği altında çoklu bir disiplin olarak görülmesi konunun değişim ve gelişim hızını göstermektedir. Bu durumun nedeni olarak ise, primat davranışı araştırmalarının insan davranışlarının açıklanmasına “Makyavelyan Anlık ” gibi konular ile sağladığı bulgular ile yaptığı olağan üstü katkılar gösterilebilir (2).

Kaynaklar

1- https://tr.wikipedia.org/w