“Dünyaya’ya Tekrar Gelsem” ve “Bir Yahudinin Anıları”
Bandırma ile ilişkili olabilecek kitap ve yazarları tanıtmayı amaçladığım yazılarımdan
ikincisinde, birincisinde olduğu gibi gene iki kitabı bi rarada tanıtmak
istiyorum.
Bunlardan ilki “Dünyaya Tekrar Gelsem” adlı yapıttır. Gül Ayşe Aydemir
Yaldız tarafından kaleme alınmış olan öykülerin Pia Yayınları tarafından 2014 yılında
ilk baskısı yapılan yapıt 17 kısa öyküyü bir araya getirmiş bir hikâye
kitabıdır.
Kitaba adını veren birinci öyküde halen de gündemdeki bir sorun olan kız
çocuklarının tahsilinin engellenmesi konusu işlenir. Yazar öyküde, yetişkinliğe
geçiş halinde olduğu sıralarda annesinin, Gönen (İsparta) Köy Enstitüsü’nde
okumaya yönelik olan derin arzu ve beklentisinin yakın akrabadan birinin etkisiyle
baba tarafından verilen karar sonucu nasıl söndüğünü olay kahramanının
konuşması üzerinden aktarır.
Yazar Yaldız diğer öykülerinde, günümüz günlük yaşamının gaileleri içinde kendisinin
doğrudan yaşadığı, dolaylı olarak tanık olduğu ve dinlediği olayları
sosyo-psişik bir arka plan eşliğinde okuyucuya yalın bir dille aktarmaktadır.
Kitap bu yönü ile yaşamın güncel boyutuna ilgi duyanlar için çok ilginç bir
okuma fırsatı sunmaktadır.
Kitabı, günümüz insan ilişkilerinin karmaşık ve incelikli dünyasında kendi
yerini arayıp bulmak isteyenlere hararetle tavsiye ediyorum.
Diğer tarihi anı kitabı özelliği sunan kitap ise 19. Yüzyıl ilk çeyreğinin
ortasındaki sosyal dünyayı Bandırma odaklı bir tarih kesitinden görmek
isteyenlere olağan üstü yarar sağlayacak nitelikte bir yapıttır.
“Bir Yahudi’nin Anıları” adındaki yapıt, Albert Kant’ın Bandırma’da geçen
yaşam öyküsünün kendisi tarafından kaleme alınmış metnin Kastaş Yayınevi’nce
2003’te yayımlanması ile ortaya çıkmıştır.
Anlatılanlardan ve araştırmalardan yazarın ailesinin, bugünkü Ukrayna’nın
Bucak bölgesinde bir zamanlar yaşamakta olan Kırımlılar soyundan gelen Musevi Karaylardan
(Karaimler) olduğu ve 1900’ün hemen başında Bandırma’ya gelip Tekfur (Merinos)
Çiftliğini satın alan ve oraya yerleşmiş olan gruptan olduğu anlaşılmaktadır.
Yapıtta savaşa hazırlık olarak seferberlik, Alman yardımı Hanomak traktörlü
savaşa hazırlık kapsamında ordu lojistiği için müstahsillik, açlık sonucunda fahişeliğin
ortaya çıkışı, Liman von Sanders’in Bandırma'ya gelişi, başını alıp yükselen
eşkiyalık ve İspanyol gribi salgını gibi konular kitapta tarafsız bir bakışla
işlenmektedir. Aktarılanlar, dünya tarihinde “Mahşerin Dört Atlısı” diye
bilinen deyişteki açlık, savaş, salgın ve kaos’un 19. Yüzyıl ilk çeyreği sonuna
doğru hep birlikte Bandırma’da boy göstermesinden dolayı tüm insanlığın nasıl “fraktal”
(öz benzer) karakterli ortak bir niteliğe sahip olduğunun kanıtı olmaktadır.
Bu yönü ile kitap, evrensel kültür talebi olan her Bandırmalı tarafından okunması
gereken bir metin olarak değerlendirilmelidir.
Mustafa Özcan (29 Mayıs 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder