27 Kasım 2019 Çarşamba

ANTİK ÇAĞDA GÖNEN

Antik Çağda Gönen 

İkinci Bölüm

Derleyen; GÜROL DEMİR


ZELEİA : ( Bige Umar – Türkiye’deki tarihsel adlar)
‘’ Mysia kenti, İliada!da ( II-823, IV. 103, 121) anılmasından, pek eski olduğu bellidir. Biga – Gönen yolu üzerinde, Gönen’in 12 km. kadar kuzeybatısında, Sarıköy’ün ve sözü geçen yolun bitişiğindeki orta yükseklikteki tepenin yamaçlarında idi.
ZELEİA şehrinin anlamı LUWİ dilinde ve ardılı dillerde ‘’ZELA – ZELE = GEÇİT –BOĞAZ’’ anlamındadır.  İA eki ise yeri belli eden, ülkeler için de kullanılan ait olan da anlamında bir takıdır. ( Türkiye – Turkia, Çekolovakia, Japonıa vb. gibi) Türkiye’deki Göller Bölgesinin ismi PSİDİA dır. Adige dilinde PSI su anlamımda, IA ise yeri belli eden takı yani SU BÖLGESİ anlamındadır.
LYKAO’dan; ( Strabon s.78 dizin bölümünde ) Troıa Kralı Piamos’unHekabe’den olan 17 çocuğundan biri olarak bahsedilir. Pandaros’ta LYKAON’UN oğlu olduğuna göre  Troia Kralı Priamos’un torunu olduğunu da kabul edebiliriz.
(Homeros II.325)
Tanrısal Aleksandros (Paris), güzel saçlı Helene’nin kocası,
güzel silahlarını kuşandı;
önce taktı bilekleri gümüş halkalı dizliklerini,
sonra kapladı göğsünü, kardeşi LYKAON’UN zırhıyla
tastamam geldi bu zırh ona..
( İliada XXI. 80)  Ama erleri süren Apollon
Peleusoğlu’nunkarşısına  Aineias’ı dikti,
Soylu bir güç koydu yüreğine,
SeiniPriamosoğlu LYKAON’A benzetmişti,

LYKAON: Troia savaşında Akhilles tarafından öldürülür.Troia’lılara karşı savaşan patroklos öldükten sonra, onu çok seven Akhilleus savaşa katılır. Skamandoros kıyısında (Küçük Menderes) öldürüp ırmağa attığı kurbanlardan biri de LYKAON’DUR.

PANDAROS: Pandaros’un adı İliada’daTroas bölgesine yerleşmiş Lykia’lıların önderi olarak geçer.  İdadağının eteğinde ZELEİA kentinden gelmiş ünlü bir okçudur. Pandaros’un babası Lykaon’dur.
Pandaros’unTroıa savaşına katılışı şöyleanlatılr.
(İliada II. 824)
..Sonra ZELİA’da oturanlar gelir. İda’nın ta dibine
Aisepos’un kara sularını içen zengin Troia’lılar.
Başlarında Lykaon’un oğlu ünlü PANDAROS’tur.
Apollon kendisi vermiştir Pandaros’a yayını

Pandoros’u tanrı Apollon’un koruduğu, yiğidin Akha yiğidi Diomedes’e meydan okurken söylediği sözlerden belli
( İliada V.102)
Ulu canlı Troia’lılar, atları mahmuzlayan erler kalkın,
vuruldu işte Akhaların en yiğidi
Lykia’dan çıktığımda yola,
Zeus’un oğlu gerçekten sürdüyse beni öne,
Sanmam dayansın zorlu okuma bu adam.

(İliada IV. 85-105)
Athene’deTroia’lıların kalabalığına karıştı
girdi Anteneroğlu güçlü kargıcıLaodokos’un kılığına,
aradı belki bulurum diye tanrıya benzer PANDAROS’U,
kusursuz, güçlü Lykaon’un oğlunu buldu ayakta,
çevresinde kalkan taşıyan sıra erler.
Aiesepos akıntılarından gelmişlerdi hepsi de.
Durdu yanında, söyledi ona şu kanatlı sözleri ;
‘’ LYKAON’UN yiğit oğlu, dinler misin beni,
tez giden bir ok atar mısın Menelaos’a, nasıl,
Troia’lıların gönlünü ününü kazanmak var işin içinde,
hoşnut etmek var en başta Kral Aleksandros’u.
Atreusoğlu yiğit Menelaos boyun eğince senin okunla,
acı dolu bir odun yığınına serilince,
sen önce ondan alırsın değerli armağanları.
Hadi dit, ünlü Menelaos’a at bir ok,
Sonra yurduna, kutsal ZELEİA kentine  dönüşünde
değerli kurbanlar kesmeyi ada, ilk kuzulardan,
ün salmış okçu Lykia’lıApolln’a ‘’
Athena böyle dedi, aklını çeldi o akılsızın.
( Menelaos; Troıa savaşına neden olan, Paris’in ‘’Aleksandrosun ‘’ kaçırdığı
Helene’nin kocası, Lakedaiman- Sparta kralı)
Pandaros gerdi yaban teke boynuzundan parlak yayını ;
Bir zamanlar pusuda dururken o,
bir kayadan atladığını görmüştü tekenin
vurmuştu göğsünden onu.
Boynuzları bir bir yapıştırmıştı bir cila ustası
bir güzel düzeltmiş, altın kanca takmıştı ucuna.

Pandaros toprağa daydı gerdi yayı,
sonra yere bıraktı onu usulcana.
Soylu arkadaşları kalkanlarını tutuyorlardı önünde,
Akha’ların cenkçi oğulları saldırmasınlar diye,
Atreusoğu yiğit Menelaos’u vurmadan o.
Kaldırdı okluğun kapağını Pandaros tam o sıra,                                                                                                         3                                                                                                                
hiç atılmamış kanatlı bir ok çıkardı,
kara acılar kaynağıydı bu ok.
Kirişin üzerine yerleştirdi zehirli oku.
Yurduna kutsal ZELEİA kentine dönüşünde
Değerli kurbanlar kesmeyi adadı, ilk kuzulardan,
ün salmış okçu Apollon’a.
Oku arka kanatlarından, kirişinden tuttu,
yaklaştırdı kirişi memesine, demiri yaya,
yusyuvarlak gerilince gıcırdadı koca yay,
kiriş inledi, sivri ok fırladı birden,
uçtu kalabalığa doğru vınlaya vınlaya.

Ama unutmadılar seni Menelos, ölümsüz mutlu tanrılar.
Zeus’un doyumluk dağıtan kızı en başta,
durdu senin önünde, önledi sivri oku,
tatlı uykuya dalan çocuğundan
bir sineği nasıl kovarsa ana,
öylece onu senin elinden uzak tuttu.
Kuşakta, altın tozundan kavuştuğu yere itti onu Athena,
İki kat zırha değdi yakıcı ok,
çarptı sımsıkı kayışa, geçti oymalı kemeri,
deldi çok işlenmiş zırhı sonra,
deldi geçti son engeli de,
kargılara karşı etini koruyan karınlığı en son.
Ok ete girdi sıyırdı bir parça.
Kara bir kam akıverdi yaradan.
Maionia’lı ya da Karia’lı bir kadın
nasıl kızıla boyarsa benek benek fildişini,
hani o fildişi avurtluk olur atlara,
saklar kadın onu evinde bir köşede,
kullanmak ister bu avurtluğu bir sürü atlı,
oysa yalnız krallara yaraşır bir süstür o,
bir onurdur hem ata, hem onu sürene,
işte tıpkı o fildişi gibi, ey Menelaos,
biçimli bacakların, güzel bileklerin boyandı kana.
Erlerin başbuğu AGAMEMNON dondu kaldı
Yaradan akan kanı görünce kara kanı.

21 Kasım 2019 Perşembe

GÖNEN ANTİK ÇAĞ TARİHİ


(Derleyen Gürol Demir)
 1. Bölüm

Günümüze ulaşan Gönen ile ilgili bilgi veren Antikçağ yazılı kaynakları: Homeros’unİliada Destanı, Heredotos’unHeredot Tarihi, Strabon’un Antik Anadolu Coğrafyası, Mitoloji Hakkında bilgiler içeren Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü, Bilge Umar’ın Türkiye’deki Tarihsel adlar, isimli araştırma kaynak kitaplarıdır.

DARDANOS: Atlas’ın kızı Elektra ile Zeus’un oğlu DARDANOS, Samontrhake (Semadirek) adasında kardeşi İASON ile birlikte yaşarmış, ( İason, AİSON’un babası. AisonArgonautlar seferinde altın postu Kolhidiya’ya ( Abhazya) giden ekibin şefi)
Dardanos adada yaşarken kardeşi İason ölüyor, bilahare adayı su basınca, bir sal üstünde karşıki kıyıya, yani Anadolu toprağına göçmek zorunda kalmış. Orada kral olan TEUKER, bölgenin en büyük ırmağı Skamandros’aadını veren Skamadros ile en büyük dağı İda’ya adını veren İDALA’nın oğluymuş.
TEUKER kızı BATLEİA’yı Dardanos’a vermiş ve öldükten sonra da tahtını.
Dardanos; kendi adını taşıyan bir şehir kurmuş. Bugün Çanakkale’nin biraz ötesinde TROIA yolunda Dardanos Tepesi diye bir tepe gösterilir. Dardanos, Teuker ölüp bölgeye kral olduktan sonra bütün bölgeye DARDANOS adı verilmiş. Dardanos böylece Troia kral soyunun atası sayılmış.
Dardanos soyunun gelişmesi İliada’da AİNEİAS’ın ağzından şöyle anlatılır.
(İliada XX.215)
Bulut devşiren Zeus, baba oldu ilkin Dardanos’a
Dardanos kurdu DARDANİE’yi,
Ölümlü insanların büyük kenti yoktu ovada,
Dardanos’lular çok pınarlı İDA’nın eteklerinde otururlardı.
Dardanos’tan ERİKHTONİOS doğdu, kral oldu,
en varlıklı adamı oldu ölümlü insanların.
On bin kısrağı otlardı çayırlarda,
Erikhtonios’tan TROS doğdu, TROIA’nın kralı.

KARKABOS: Kuzey Yunanistan’da Trakya ve Makedonya bölgelerine hüküm süren Triopas’ın oğlu. Triopas öyle zalim bir zorbaymış ki Karkabos, yurdunu kurtarmak için babasını öldürmek zorunda kalmış, sonra da suçundan arınmak için kral Tros’un yanına sığınmış. Troıa kralları ona toprak vermişler, o da ZELEİA diye bir şehir kurmuş, orada yerleşmiş. Bu nedenle KARKABOS hem ZELEİA’NIN kurucusu, hem de hem de TROIA savaşında Troıa’lılardan yana kahramanca çarpışan PANDORAS’IN atası sayılır.

ZELEİA :  (Strabon XIII kitap S.80)  İda Dağı’nın kuzey yamaçlarında bir zamanlar Amazon’ların
(A mazenı / ay anneleri – adige dilinde) da oturduğu bir kent.                                              2                                                         ZeleiaAisepos’un denize döküldüğü yerden yaklaşık seksen stadia ve Kyzikos’tan 990 stadia uzaklıkta, İda Dağının eteklerine en uca kurulmuştur.  (80 stadia= 6.208 km./ 990 stadia =70.840 km.dir)

Pandaros’a tabi olan ve içinde ZELEİA’nın bulunduğu LYKİA’yı kuzeye doğru ‘’ ikinci orak söyler’’ ve onlar ki ZELEİA’DA İDA Dağının son eteklerinde yaşadılar, zengin insanlar, Aisopos’un karanlık sularından içen TROİA’LILAR diye söz eder.

Strabon (XII-9, S.80) İliada Homeros’tan alıntı yaparak; Ida Dağı eteklerinde Zeleia’da yaşayanlar, Aisopos’un kara sularından içen APHNE’LER, Troia’lılar bunları da Lykaon’un şanlı oğlu PANDORAS tarafından yönetilmektedir.
Bahsedilen coğrafi ölçülere ve Zeleia isminin anlamına da bakıldığında bu yer bu günkü İskender köprüsünün bulunduğu yer ve her iki yakasıdır. Dikkatle incelendiğinde her iki yakada da tarihi kalıntılar vardır. Demek oluyor ki; şehir Karkabos tarafında kurulduğuna göre, ‘’ Büyük İskender’in Karabiga’da yaptığı Granikos savaşında elde etti zafer M.Ö 334 tür.’’  Dokuz yıl süren Troia Savaşı ise M.Ö 1184 -1190 yılları olarak düşünülüyor.  Pandoras, Karkabos’un torunu olduğuna göre Zelia’nın kuruluşunu tahminen Troia savaşından 50 yıl kadar geriye götürürsek, 1250 yılları olar. Demek ki köprü ve şehir, İskender’den 910 yıl öncesinde de var. Roma döneminde, Osmanlı döneminde yenilenmiş olabilir. O dönem çok önemli bir geçit. Trakya yönünden gelenler için veya Anadolu’dan Trakya tarafına geçmek isteyenler için Marmara ve Kuzeybatı Anadolu’ya kestirme ve rahat başka geçit yok.


13 Kasım 2019 Çarşamba

KARESİ SANCAĞINDAKİ ORMANLAR, KARESİ VİLAYETİNE MAHSUS SALNAMEDEN ALINTIDIR



KARESİ SANCAĞINDAKİ ORMANLAR

Balıkesir kazası içindeki ormanların sahası yaklaşık sekiz yüz elli bin dönümdür. En önemlileri Sulariye, Madre, Kelendros, ve Turfal kıtaları olup bunların yanında Gülçal Ormanı da anılmaya değerdir. İşbu ormanlardan Balya ve Fırat nahiyeleri içinde bulunan Solariye ve Gülçal ormanları ak ve kızıl meşe, gürgen ve diğer ağaçları içine alarak üç yüz bin dönüm genişliğinde ve Marmara Denizi sahillerine on on beş saat uzaklıktadır.  Gövdesi değişik çapta çeşitli kereste imaline sağlam ağaçlar var ve yolları her tarafından araba yoluna uygunsa da ihracatı yoktur. Kesim ve imalatı, yurt içinde kullanılmak üzere sınırlandırılmış bulunan ve Balıkesir ve Bandırma kasabalarında satılmakta olunan bina kerestesi ve çift aygıtlarıyla odun kömürden ibarettir.
Solariye Dağının batak ve ılıca tarafında iki uygun su hazarı üretimi olan bina tahtası Balıkesir kasabasına taşınıp ulaştırılır. İvrindi nahiyesinde olan Madere Ormanı ak ve kızıl ve karaçam ve kestane ağaçlarını içermekte olup alanı yaklaşık iki yüz elli bin dönümdür.   İç ihtiyaçlar için kesilmekte ve harcanmakta olunan ağaçlardan başka olarak oralarda var olan birkaç marangozhane üretimi Aydın vilayeti içinde Bergama kasabasına ve Dikili İskelesi yoluyla dışarıya aktarılır. Kestane ağaçlarının elde edildiği yerde olan kasaba halkı tarafından toplanarak öteye beriye ulaştırılıp satılmakla bunlardan özel emirlerle uygun vergisi alınır. Anılan Madere Ormanı içinde on onbeş bin hayvan çobanlığına yetecek güzel havadar bir yaylak olup Kemer ve Emrudabad kaza ve nahiyelerinde oturanlar yaz günlerinde hayvanlarını buraya getirip otlatırlar. Yine anılan nahiyede Musluk Dağı üzerinde iki yüz orman bölgesi daha vardır ki; kapladığı ağaçların cinsi çoğunlukla ak, kara ve kızılçamla biraz da meşeden ibaret olup yolları sarp ve düzensiz bir halde ve sahile on on iki saat uzaklıkta bulunduğundan ihracatı yoktur.
Kepsut nahiyesinde var olan Kelendros ve Turfal Dağı ormanları iki yüz yirmi bin dönümden ibaret olarak çoğunlukla ak, karaçam ve bir az da meşe ağaçlarını kaplar. Kesimi az olup suya dayanıklı odunun imal ve ihraç edildiği yapı tahtasının bir kısmı Hüdavendigar Vilayeti içinde bulunan Kirmasti kasabasına bir kısmı Balıkesir’e aktarılır ve satılır. Bu ormanda da çok güzel bir yaylak olup civarda oturan Yörükler Orman İdaresine ödeme yaptıkları bir bedel karşılığında hayvanlarını yaz mevsiminde burada otlatırlar. İşbu orman sahile on on dört saat uzaklıktadır. Nahiye içinde bulunan Palamut Dağı ormanı otuz bin dönüm olarak Palamut meşesiyle diğer cins meşe ağaçlarıyla kaplıdır. Palamut elde edilmesi eski usullerle civarında bulunan köy halkı tarafından toplanarak satılır. Sonra İzmir ve Bandırma iskelelerine ulaştırılarak oralardan da dışarı yollanır.
Bandırma kazasında bulunan ormanlar, Sularıyla sıra dağlarının Manyas nahiyesine yakın düşen kesimlik ormanlar olup yaklaşık yüz elli bin dönümdür. Sahile uzaklığı da on on beş saatten ibarettir. Büyük ve küçük meşe ağaçlarını, gürgen ve diğer ağaçlarını kaplamakta olan işbu orman bölgesi işleme ve yakacak için sınırlandırılmıştır. Bandırma’ya gönderilen keresteler de dışarıya gönderilmeyip orada kullanılır ve satılır. Yolları araba ve diğer nakliye araçlarının hareketine uygun ve komşu köylerde bulunan halkı kereste işlemesinde yetenekli oldukları halde ihracatı yoktur.
Gönen kazasında olan Aladağ ve Gürgen ormanlarının alanı altı yüz elli bin dönümdür. Sahile uzaklığı da on beş yirmi saattir. Çeşitli kereste, gemi ve bina kerestesiyle trors ve Foça tahtası imaline uygun gövdesi çok olmak üzere ak kızıl meşe ağaçlarıyla bir miktar çam ağacı ve diğer ağaçlar bulunmaktadır. Bu ormanlardan bir zaman tersane ve Tophane-i Amire için keresteyle Foça tahtası işlenip çıkarılmışsa da tersane ve Tophane-i Amire ihtiyacı keresteler şimdilerde Biga sancağı dağlarından kesilip elde edilmektedir. Bu ormanlara yakın köylerin halkı kereste elde eder ve her çeşit kereste işlenmesinde yeteneklidir. Yolları nakliye araçlarından başka araba yolculuğuna da uygun bulunduğu gibi ormanlar arasından geçerek Marmara Denizine akmakta olan Gönen Nehri aracılığıyla ürünlerin nakli ve ihracı mümkündür.  Ama sermaye sahipleri ve tüccar tarafından ağaçların satın alınması yönüyle ihracatı azdır. İç harcamalara özel olan kesimler çeşitli keresteyle yakacaktan ve suya dayanıklı ahşabın işlendiği tahtalardan ibarettir.